İYİLİK İYİDİR..! MİDİR? …
Türkiye'nin en önemli felsefe hocalarından Ioanna Kuçuradi; “İyilik bir nesnenin varlıksal bir özelliğini dile getirir” diyor. İyi piyanist, iyi marangoz, iyi bıçak, iyi araba vb...
İyi hem bir şeyin değeridir hem de kendisi bir değerdir.
“İyilik yapmak” ise bir insanın, bir başkasına mecbur olmadığı halde tasvip edilen bir eylemi yapmasıdır.
İyiliğe yönelmek ve kötülükten kaçınmak hayata karşı tutumumuzu yansıtan temel bir değer ölçüsüdür. O nedenle kolayca iyi veya kötü değerlendirmesi yaparız.
Ancak, iyi niyetle ortaya çıkan kötülükler bazen kafa karıştırıyor. Hatta, “kötülük” yapan insanlar, yaptıklarının kötülük olduğunu düşünmüyorlar bile. Namus, gelenek, toplum, vatan, din, mezhep, parti, kabile, kulüp gibi aidiyet duyulan yapılar, en canavarca eylemleri bile iyi gösterme mazeretine dönüşme potansiyelini taşıyor. “Birçok kötülük”, “Ben işimi yapıyorum” kılıfına sokulmaya çalışılıyor. Hitler bile, Alman ırkını kurtaracak bir “iyilik” peşinde olduğunu söylüyordu.
Biraz daha kafa karıştıralım...
Nietzsche: “Kendini ‘iyi insan’ görenler samimiyetsizlik ve riyakârlıktan başka şeye ehil değillerdir. Onlar ya ‘masum riyakar’, ya ‘içten riyakar’, ya ‘saf riyakar’ ya da ‘erdemli riyakâr’lardır. Naifliğin zirvesi olan ‘iyi insan’ rahatlatır, gevşetir ama yararsız bir vasatlığı temsil eder” diyor.
Tanıl Bora ise: “İyilikseverlik, kanayan yaraya merhem çalmaktan, kanser hastasına aspirin vermekten ileri gider mi?” diye soruyor ve ekliyor: “Kapitalizm, gölgesini satamadığı ağacı keserek sonsuza kadar sürse, onlar da ebediyete kadar merhem ve aspirinleri ile koşturmaya devam edecekler.”
Ancak asıl vurucu sözleri 1942'de Bertolt Brecht yazıyor. “Madem iyisin” şiirinden bir bölümü paylaşıyorum:
“Anladık iyisin,
Ama neye yarıyor iyiliğin?
Anladık dediğin dedik,
Ama dediğin ne?
Doğrusun, söylersin düşündüğünü,
Ama düşündüğün ne?
Yüreklisin,
Kime karşı?
Akıllısın,
Yararı kime?
Madem bir sürü iyi yönün var
Dikeceğiz seni iyi bir duvarın dibine
İyi tüfeklerden çıkan
İyi kurşunlarla vuracağız seni
Sonra da gömeceğiz
İyi bir kürek ile
İyi bir toprağa.”
Alman şair, tiyatro yazarı ve yönetmeni Bertolt Brecht’in bu şiiri hangi koşullar altında yazdığını tahmin edebiliriz. Ancak bugün hâlâ çok çarpıcı olduğunu görebiliyoruz.
İyilikle kötülüğün bu kadar birbiriyle karıştırılmasının kökeninde iki soru tartışılır: İnsan, esasen kötü ama iyiliğe muktedir midir? Yoksa: Esasen iyi ama kötülüğe muktedir midir?
İşte bu noktada sevgili Yankı Yazgan imdada yetişir:
“1980'lerin sonunda Tom Insel ve arkadaşları aşk, bağlılık, güven, özveri gibi duyguların simgesi haline gelen oksitosin hormonunu insanlığın gündemine getirdiler. Nörobiyoloji ile davranış arasındaki ilişki, sevgi ve iyiliğin doğamızda bulunduğunu, bazen bir tür uykuya dalmış olsa bile uyandırılabileceğini gösterdi.
İyilik, ne zaman ortaya çıkacağı belli olmayan bir özellik olarak doğumumuzla beraber var oluyorsa hayatta kalmayı sağlayıcı bir yanı olması gerekir. Ancak bunu ‘hayatta kalmak için her şey mübahtır’ bencilliği ile karıştırmaktan kaçınalım. Türün varlığını sürdürmesi ile bireyin hayatını sürdürmesi arasındaki farka bakarsak, hayatta tutulanın ve tutunulanın ‘insaniyet’ olduğunu düşünmek mümkün.
İyilik, “insaniyet” in, insan olmanın ayrılmaz bir parçası, ancak insan olmak için göstermemiz gereken bir çaba olmadığında pek ortaya çıkmayan bir davranış ve duruş. İyilik insan beyninin doğal reflekslerinden olsa da, iyilik yapmanın bir bedeli olduğunda bu refleksin devreye girmesi için çok çaba gerekiyor. ”
İlerleyen günlerdeki günlüklerimde yeniden “iyilik iyidir..! midir?..” üzerine yazacağım.
İyilikle kalın…
Sağlıcakla kalın..!