GAZZE - GALEANO ve GÖZLER
Eduardo Galeano 1940 – 2015 yılları arasında yaşamış Uruguaylı gazeteci, edebiyatçı, dünyanın en önemli aydınlarından biri. “Biz Hayır Diyoruz” kitabından bir bölümü paylaşmak istiyorum.
“Kimlikleri sürekli kültür işgalleriyle yıkılmış, dünya kapitalizm makinasının işlemesine hizmetkar kılınmış halklar için sistem bir “kitle kültürü” yarattı. Bu kültür, yeni yaşam biçimlerini ve tüketim yöntemlerini dayatmak için kimlikleri silmenin ve deforme etmenin bir aracı olarak kullanıldı.
Çoklu pazarlar ve çok uluslu şirketler çağında, “kitle kültürü” de uluslararasılaştı. Söz, dil, ekran her yerde aynı şeyi söylemeye başladı. Örneğin “mutluluk” sosis yemenin verdiği bir duygu, “zevk” yumuşak bir sabunun ürettiği bir şey, “devrim” bir deterjanın mutfakta yapabilecekleri, “aşk” insanla otomobil arasındaki ilişkiyi anlatır hale geldi.
Dünyanın her yerinde bu kültür artık; yoksullara zenginlik, ezilenlere özgürlük illüzyonları, yenilenlere zafer, güçsüzlere iktidar düşleri satıyor.
İsraf, teşhircilik, şiddet ve vicdansızlık iç bulantısına yol açmıyor, hayranlık uyandırıyor. Halk bu düzeni “doğal” ve bu yüzden de sonsuz olarak kabul etmesi için evcilleştiriliyor.
Düzenin düşmanı “hain” ya da dış mihrak kabul ediliyor. Bu kültür gerçekliği maskeliyor ve bilinçleri uyuşturuyor. Geçmiş çarpıtılıyor, gerçeklik konusunda yalan söyleniyor.
Tüketimi göklere çıkartan, vicdansızlığı erdem, egoizmi doğal ihtiyaç olarak yücelten bir yaşam modeli öneriliyor. Paylaşmak değil yarışmak teşvik ediliyor.
Vahşi kapitalizm uygarlığında mülkiyet hakkı yaşama hakkından çok daha önemli hale geliyor. “Olmak” değil “Sahip olmak” özendiriliyor.
Peki bu “kitle kültürü” nereden doğdu? Sermaye o kadar tekelleşti ki; Dünyada sadece 100 kişiyi bile bulmayan bir azınlık, kainatın ürettiği toplam değerin %50’sinden fazlasına sahip. Bu çok küçük azınlığın iktidarını koruması ve daha çok şeye sahip olma arzusu, adaletsizliğin sürekliliğine bağlı.
Azınlığın israfı için çoğunluğun sefaleti gerekiyor.
Önce herkesin gözünü boyadılar, sonra kimse çizginin dışına çıkmasın diye sistem savaş silahlarını kat kat arttırdı.
Sizin bu yazıyı okumaya başladığınız şu beş dakika içinde dünya silahlara 10 milyon dolardan fazla harcadı ve 160 çocuk açlık ya da hastalıktan öldü. Yani bu beş dakika içinde savaşların en sessizinde, en açıklanmayanında, kimse cezasını ödemeden katledebilsin diye 10 milyon dolarlık silah satın alındı.
Açlığı öldürmek yerine, açları öldüren bu dünya, bütün insanlığa yetecek besin üretiyor ama bazıları açlıktan bazıları hazımsızlıktan ölüyor. Dünyada doktorlardan 25 kat fazla profesyonel asker var. Hala ülkeler askeri harcamalarını arttırıp, kamu sağlığı harcamalarını azaltmaya devam ediyor.
Dünya bir mezbahaya, mezbaha giderek tımarhaneye dönüyor.
Cezayirli Ahmed Bin Bella; Danaları delirten bu sistem insanları da delirtiyor diyor. Şizofrenik dil, paranın özgürlüğünü, insanların özgürlüğüyle karıştırdığı zaman, aslında çılgınlık hali başlıyor.
Evet bir delilikten ya da sapkınlıktan bahsedilebilir ama bu patolojik bahaneler, egemenliğini güvence altına almak ve genişletmek için öldürmeye ihtiyaç duyan emperyal güçleri aklamaz.
Bizi bütün bu vahşeti ve çılgınlığı görmemek üzere eğitiyorlar.
Eğitim eğitimsizleştiriliyor, iletişim araçları iletişimsizleştiriliyor.
Açlık yalan söylüyor, çözülemez bir sır gibi gösteriliyor.
Oysa; açlık maskelenmiştir, gerçeklik maskelenmiştir.
Ancak Gazze’den o fotoğraf tokat gibi aniden çarpıyor..!
Can çekişen bir çocuk son bir hamleyle elini oynatmayı başarıyor, okşama hareketi yapıyor, okşayarak ölüyor..!
O çocuk hafızamıza çakıldı..!
O çocuğun elleri sonsuza kadar İsrail’in, ABD’nin ve Medeni Batı Dünyasının yakasında, gözleri sonsuza kadar egemen güçlerin üzerinde olacak.
Hiçbirimiz unutmayalım o çocuğu.
Açgözlülük bitince tüm dünyanın çocuklarının gözleri özgür bakacak, elleri özgür kalacak.
O zaman göreceğiz hep birlikte dünyanın ne kadar güzel bir yer olduğunu..!
O zaman o çocuğun elleriyle okşayacağız dünyayı.
Bugünkü acı, çirkin, çılgın gerçekliği değiştirmeye başlamak için hakikati görmek, anlamak atmamız gereken ilk adım.
Önce yüzümüzü, gözümüzü yıkamalıyız, gözlerimizi dört açmalıyız. Hatta ensemizde gözlerimiz olmalı. Dün Kongo, Suriye bugün Gazze, yarın kim bilir neresi? İleriye bakarken geriyi, geçmişi görmezsek, göreceklerimiz yine bizi yanıltır.
O güzel dünyayı mutlaka göreceğiz,
Bu lanet düzen mutlaka son bulacak
Bunu birlikte başaracağız, kararlılıkla, umutla…
Sağlıcakla kalın..!