Güvenli bir yaşam insan onuruna yakışır bir hayatın temeli. Bu nedenle çalışmalarımızın ilk ilkesi vatandaşlarımıza güvenli yaşam alanları ve yaşam koşulları sunmak.
2050 yılında dünya nüfusunun yüzde 68’nin şehirlerde yaşayacağını ortaya koyan araştırmalar bize şehirlerin “güvenli yaşam” konusunda ne kadar kilit bir rol üstlendiğini gösteriyor.
Günümüzde kentler ne yazık ki sakinlerine güven veren yaşam alanları olmanın çok uzağında. Bu da iklim krizini, okyanuslardaki plastik adalarını, biyoçeşitlilik kaybını ve nihayetinde güven duygusunun kaybını beraberinde getiriyor. Şehirler onları çevreleyen ekosistemlerden koparak, dünya üzerindeki yaşamla olan bağını giderek kaybediyor. Güvensizlik ve kirlilik üretiyor.
Bu yüzden bizim ilk ve en temel hedefimiz güvenli yaşam. Çünkü biliyoruz ki şehirlerimiz, ancak güvenli bir yaşamı teminat altına aldığımızda adaletsizlik üreten mekanlar olmaktan çıkıp herkesin birlikte uyum içerisinde yaşadığı yaşam alanları olabilir. Güvenli şehirlerde, evlerin yıkılmadığı, insanların sağlıkla nefes aldığı ve özgürce bir arada yaşadığı bir kentten söz edebiliriz.
İşte bu gerçekten hareketle, İzmir’de güvenli bir yaşamı teminat altına almak için büyük bir kararlılıkla çalışıyoruz. İzmir’in Kentsel Havzaları planımız bu hedefimiz doğrultusunda yürüttüğümüz çalışmaların omurgasını oluşturuyor. Bu planımızla, döngüsel kent planlamasın kırmızı çizgilerini tarif ediyoruz. Bu sayede yoğun geliştirmeden kaçınmamız gereken en kritik alanların ana hatlarını çizen net bir resim ortaya çıkıyoruz. İzmir’in Kentsel Havzaları adını verdiğimiz bu metodoloji, havza ölçeğinde planlama anlayışına dayanıyor. Çalışmamızın odak noktası, güvenli bir İzmir inşa etmek. Bu proje ile, dayanıklılığı, gıda güvenliği, tarihi mirası, kritik altyapısı, yeşil-mavi altyapısı ve demografik yapıları dahil olmak üzere İzmir’i güvenli bir şehir olarak yeniden tasarlıyoruz.
Bu doğrultudaki çalışmalarımıza İzmir’in yer altından başladık. Gördük ki, İzmir için kurulan kanalizasyon altyapısı geçmişte “birleşik sistem” olarak inşa edilmiş. Yağmur ve kanalizasyon suları aynı hatlarda birleşerek Çiğli Arıtma Tesisi’ne akıyor. Yaptığımız rekor yatırımlarla yağmur suyu hatlarını ve arıtmaya giden kanalizasyon hatlarını birbirinden ayırarak Körfez’e olan kanalizasyon akışını sıfırlıyoruz.
Vatandaşlarımızın temiz ve sağlıklı suya erişimini sağlamak bir diğer altyapı önceliğimiz. Bu projelerimizi sadece bugünü değil, geleceği de düşünerek planlıyor ve uyguluyoruz. Önümüzdeki elli yıl boyunca tek bir İzmirli’nin susuzluk çekmeyeceği bir içme suyu altyapısını İzmir’e kazandırıyor, gerekli yatırımları bugünden yapıyoruz.
Türkiye’de ilk kez uygulanan “Sünger Şehir” yaklaşımıyla şehri daha da çok betonla kaplamak yerine, çağımızın en büyük sorunlarından birisi olan kuraklık karşısında doğa esaslı çözümler üretiyoruz.
Giderek derinleşen ekonomik darboğaza ve katlanarak artan maliyetlere rağmen İzmir’in yollarını güzelleştiriyoruz. Şehrimizi en merkezi mahalleden en uç kılcallara kadar birbirine bağlayan yeni yollar inşa ediyoruz.
Güvenli yaşam hedefimiz doğrultusunda Türkiye’de yeşil altyapıyı bir altyapı meselesi olarak tarif eden ilk yerel yönetim olduk. Çünkü biz sağlıklı bir şekilde nefes alabilme hakkını suya erişim, yol ve ulaşım gibi temel bir altyapı meselesi olarak kabul ediyoruz. İzmir’de tümü birbirine bağlanan ve şehir merkezini çeperindeki kırsal alanlara bağlayan bir yeşil alanlar ağı yani İzmir’in yeşil altyapısını inşa ediyoruz. Yeşil altyapı programımızın kır ve kent merkezi arasındaki geçiş bölgesinde “Yaşayan Parklar” uzanıyor.
İzmir’de güvenli şehir vizyonumuzun sac ayaklarından biri elbette kentsel dönüşüm. Çünkü güven duygusu, yuvada, karnımızın doyduğu ve başımızı yastığa koyduğumuz yerde başlar. 30 Ekim İzmir Depremi’nin ardından gördük ki olası bir depremde doğacak zararları en aza indirmenin yolu bütün paydaşların dahil olduğu ve bilimsel ilkelere dayanan bir kentsel dönüşüm anlayışından geçiyor. Bu yüzden biz İzmir’i unutan değil, hatırlayan ve hatırlatan bir şehir olarak tasarlıyoruz. Başlattığımız kentsel dönüşüm seferberliği ile depreme dirençli ve güvenli bir yapı stoğunu odağımıza aldık. İzmir’in 30 ilçesine yayılan bu hareketle şehrimizdeki binlerce yapının deprem karnesini çıkarıyoruz. Kent merkezinde 6 bölgede toplam 248 hektar alanda kentsel dönüşüm çalışmalarımız devam ediyor.
Güvenli bir şehir aynı zamanda acil durumlar ve felaket anlarına hazırlıklı olmakla mümkün. Ağustos 2019’da İzmir’de ciğerlerimizi yakan orman yangınında, 30 Ekim ve 6 Şubat depremlerinde vatandaşlarımızın canını kendi canı pahasına koruyan itfaiye teşkilatımızın, güvenli şehir vizyonunun teminatı olduğunu bir kez daha gördük. Bu nedenle itfaiyemizin gücünü ve hareket kabiliyetini artırmak için Belediyemizin imkanlarını sonuna kadar seferber ediyoruz.
İzmir’in sokaklarının, caddelerinin ve meydanlarının gözü, kulağı olan zabıta teşkilatımız sayesinde şehrimizin huzurunu bozabilecek her şeyi görüyor, işitiyoruz. Zabıta teşkilatımızı güçlendirmek ve gerekli adımları atmak bu yüzden hayati bir önem taşıyor. Bu doğrultuda, zabıta merkezlerimizin sayısını artırmak ve daha modern tesisler inşa etmek için çok önemli adımlar attık.
Adını Amazon kraliçesi Smyrna’dan alan şehrimizde, güvenli bir İzmir için kadınların adalet ve eşitlik talebinin üzerine titreyen kapsamlı çalışmalar yürütüyoruz. Göreve geldiğimizden bu yana, kadına yönelik ayrımcılık ve şiddetle mücadele başta olmak üzere kadın emeği, istihdamı ve kadınların karar alma mekanizmalarına katılımı konularında var gücümüzle çalışıyoruz. Tüm hedeflerimizi kadınların ihtiyaç beyanı esasıyla belirliyoruz.