Nihayet… nihayet ilk mektuplarım geldi..!
Her gün hem Defne’ye hem memur arkadaşlara defalarca soruyordum. Nihayet bugün bir deste mektubu, demir kapının ortasında açılan pencereden teslim ettiler. Neredeyse hiçbir mektup bana ulaşmayacak diye endişelenmeye başlamışken; mutluluktan havalara uçtum.
Bir çırpıda hepsini okudum. Her biri büyük bir özenle, büyük bir içtenlikle yazılmış, umut, destek, sevgi yüklü satırlar. Her birini tek tek isim ve adresleriyle birlikte defterime kaydediyorum. Ömrümün sonuna kadar büyük bir hazine olarak saklayacağım.
Birbirinden güzel bu mektupların tamamını sizlerle paylaşamasam da hiç olmazsa her birinden birkaç yazmak satırı istiyorum.
Tek bir noktasına, virgülüne dokunmadığım için yazanlar kendilerini bulacaktır.
“Hiçbir hak talep etmiyorum hakim bey, yalnızlığım bende ahım onda kalsın! İftra atarak o suçun size bulaşacağını sormak, kötülükten medet uman safların işidir. Allah’a emanet ol başkanım, seni bekliyor olacağız.” demiş. Şöyle bitirmiş: “Bizimkisi gönül davası..! Gelecek olsun”
Ne güzel mektupların çoğunluğu “geçmiş olsun” değil “gelecek olsun” diye bitiyor…
Diğer mektupların satır başlarını paylaşıyorum.
Olağanüstü güzel satırlar değil mi dostlar..!
Bu dünyadan ne alırımdan ziyade ne verebilirim diye dertlenen bir insana verilebilecek en büyük ödülü verdiniz. Ancak her ödül insanın sorumluluğunu büyütür. Ödül alan, ödül verenin takdirine layık olmak gibi bir yük hisseder omuzlarında o nedenle bu yükü sizlerle paylaşmak istedim. Bu satırları art arda yazınca harika bir ortak akıl ve vicdan çıkıyor ortaya fark ettiniz mi?
Bu kollektif mektubu şekillendiren dostlara minnetle, satırlarındaki güzel duygu ve düşünceleri fazlasıyla hak eden sizlere gönderiyorum.
Yani direniş günlüğü tutanlara;
Güneşten ışık yontanlara
Bir çocuğun gözyaşı kadar temiz ve masum olanlara
Hak hukuk adalet için mücadele eden hukukçulara, meydanları dolduran milyonlara
Sendikal hak talepleri için çok görülen, haklarından feragat etmedikleri için işten atılanlara
Yoksulluk çekip, onurunu satmadan alın teriyle çalışmaya devam edenlere
Onuruyla çalışmak isteyip, iş bulamayanlara
Düşüncelerinden dolayı hapiste olan, uğradığı haksızlığa rağmen dirayetini koruyan öğrencilere, akademisyenlere, gazetecilere, işçilere, memurlara
Güç zehirlenmesi yaşamayan, halkından kopmayan siyasetçilere
İyilik yaptığı için cezalandırıldığı halde iyilikten vazgeçmeyenlere
Erdemler, değerler çürürken, “doğru”dan ayrılmayan, umut olmaya devam eden siz kıymetli dostlara…!
İçeride veya dışarıda, bu güzel memleketin güzel geleceğine dair inancını kaybetmeyen güzel yürekli insanlar; sizler bu güzel satırlara layıksınız.
Her birinizi, saygı, sevgi ve muhabbetle selamlıyorum.
İyi ki varsınız
Sağlıcakla kalın…
Not : Annesinin mektubunun arkasına resmini yapan 13 yaşında Yağmur’a,
“Eğer çiğ köfte yapmama izin verirlerse tepsi ve malzemelerle gelir orada yaparım.” diyen sevgili dostuma, “En kısa zamanda hem boşnak böreği hem de aşure yemek üzere kavuşmak nasip olsun” diyen kıymetli muhtarıma çok teşekkür ediyorum….
Çiğ köfteyi böreği ve aşureyi borç hanesine yazdım….
Yağmurcuğum lütfen resim yapmaya devam et iyi bir ressam olacağından hiç kuşkum yok.