Nihayet… nihayet ilk mektuplarım geldi..!

Her gün hem Defne’ye hem memur arkadaşlara defalarca soruyordum. Nihayet bugün bir deste mektubu, demir kapının ortasında açılan pencereden teslim ettiler. Neredeyse hiçbir mektup bana ulaşmayacak diye endişelenmeye başlamışken; mutluluktan havalara uçtum.

 

Bir çırpıda hepsini okudum. Her biri büyük bir özenle, büyük bir içtenlikle yazılmış, umut, destek, sevgi yüklü satırlar. Her birini tek tek isim ve adresleriyle birlikte defterime kaydediyorum. Ömrümün sonuna kadar büyük bir hazine olarak saklayacağım.

 

Birbirinden güzel bu mektupların tamamını sizlerle paylaşamasam da hiç olmazsa her birinden birkaç yazmak satırı istiyorum.

Tek bir noktasına, virgülüne dokunmadığım için yazanlar kendilerini bulacaktır.

 

  • İlk mektup; Üçkuyular’dan kokoreççi kardeşim yazmış. Şöyle başlamış;

“Hiçbir hak talep etmiyorum hakim bey, yalnızlığım bende ahım onda kalsın! İftra atarak o suçun size bulaşacağını sormak, kötülükten medet uman safların işidir. Allah’a emanet ol başkanım, seni bekliyor olacağız.” demiş. Şöyle bitirmiş: “Bizimkisi gönül davası..! Gelecek olsun”

Ne güzel mektupların çoğunluğu “geçmiş olsun” değil “gelecek olsun” diye bitiyor…

 

  • İkinci mektup; Cezaevinden… “Bir çocuğun gözyaşı kadar temiz ve masum, değerli canım Tunç ağabeyim” diye başlıyor.

 

Diğer mektupların satır başlarını paylaşıyorum.

  • “2013’de babamı kaybettim. Sizi bir baba olarak gördüğüm için, çocuklarım Ege ve Deniz’i dedeleri gibi dürüstlüğü, vicdanı ve merhameti öğretiyorum.”

 

  • “Hayata bir çentik atmak istiyorum diyordunuz, ben o çentiğe inanıyorum.

 

  • “Senin bir cezaevi günlüğün varsa, bizim de “Direniş Günlüğü’müz var. Her satırında adalet yazan, her cümlesi İzmir’e sahip çıkan bir defter tutuyoruz şimdi.”

 

  • “Senin çıkarın Bayraklı’daki çadırlarda donan analar, Kiraz’daki üretici, Karabağlar’daki emekçi, Buca’daki gençlerin geleceğiydi. Eğer bunlar suçsa, suç ortağıyız. Sana yapılan bu büyük haksızlık bugün bir kara leke gibi görünse de yarının tertemiz sayfalarına altın harflerle yazılacak.”

 

 

  • “Ve bir gün kapı açıldığında, ‘Geçti Başkanım, hepsi geçti… Ama biz geçmedik, hep buradaydık’ diyeceğiz.

 

 

  • “Siz güreşten ışık yontmaya devam ettikçe, biz yoldaş olmaya devam edeceğiz.”

 

 

  • “Bugün yaşadığımız bu süreç temsil ettiğiniz değerlere yönelik. Ve o değerler kolay sarsılmaz.. Siz de..!”

 

 

  • “Gösterdiğiniz dirayet ve onurlu duruş hepimiz için ilham kaynağıdır.”

 

 

  • “Bugünler elbet geçecek ama geride yarın için direnenler kalacak.”

 

 

  • “Bir mücadele adamı olarak sıranın sana gelmesi, üzücü, can sıkıcı. Ama sen böyle bir durumla karşılaşacağını düşünmüş, öngörmüşsündür.”

 

 

  • “İzmir’in tarihinde, bu halkın gönlünde, bir kuşağın hafızasında, hep olacaksınız. Siz gerçekten tunç gibi bir duruşun adı oldunuz.”

 

 

  • “İzmir’in sokaklarında yürürken sizi uzaktan gören bir çocuğun gözlerindeki gülümsemeyi, yaşlı bir teyzenin duasındaki sıcaklığı hatırlayın. Bu halk iyilikle dokunan eli asla yarı yolda bırakmaz.”

 

 

  • “Siz bana bir fırsattan fazlasını sundunuz. Bir perspektif, bir inanç ve insana yaraşır bir gelecek hayali.”

 

 

  • “Bir mazlumun ahında bin zalim boğulacak. Muharrem oruçlarının tutulduğu bu günlerde sana edilen dualar gökyüzüne, semaya ulaşıyor.”

 

 

  • “Sende hiç güç zehirlenmesi görmedim, bu beni çok mutlu etti.”

 

 

  • “Güzel insanlar, yenilgiyi, acıyı, mücadeleyi, kaybı yaşamış olan ve diplerden çıkış yolunu bulmuş olanlardır. Biliyorum ki siz o yolu bulacaksınız.”

 

 

  • “Mapusaneden dışarıya yazılarınızı okuyorum, hala dışarıdakilere umut oluyorsunuz.”

 

 

  • “Aradan bin yıl geçse de ‘doğru’ kayaların içinden dimdik çıkarmış. Siz de öylesiniz.”

 

  • “Hapishane duvarları özgürlüğünüzü kısıtlasa da, düşüncelerinizi, ideallerinizi ve halkınızla olan bağınızı asla hapsedemez.”

 

  • “Özgürlük ufukla ilgili bir kavram. Bu yüzden dünyadaki bütün özgür düşüncelerin deniz ve bozkır insanlarından çıkmasına şaşırmam. Her ikisinde de insanlar evlere sığmaz. Akdeniz boyunca evlere az uğrandığından odalar küçüktür. Bozkırda ise uyumak için bile odalara girilmez. Damlarda yıldızların serinliğinde yatılır. Olduğumuz yerlerin bakışlarımızdaki imkanları sınırlayacak gücü yok başkanım.”

 

Olağanüstü güzel satırlar değil mi dostlar..!

Bu dünyadan ne alırımdan ziyade ne verebilirim diye dertlenen bir insana verilebilecek en büyük ödülü verdiniz. Ancak her ödül insanın sorumluluğunu büyütür. Ödül alan, ödül verenin takdirine layık olmak gibi bir yük hisseder omuzlarında o nedenle bu yükü sizlerle paylaşmak istedim. Bu satırları art arda yazınca harika bir ortak akıl ve vicdan çıkıyor ortaya fark ettiniz mi?

Bu kollektif mektubu şekillendiren dostlara minnetle, satırlarındaki güzel duygu ve düşünceleri fazlasıyla hak eden sizlere gönderiyorum.

 

 

Yani direniş günlüğü tutanlara;

Güneşten ışık yontanlara

Bir çocuğun gözyaşı kadar temiz ve masum olanlara

Hak hukuk adalet için mücadele eden hukukçulara, meydanları dolduran milyonlara

Sendikal hak talepleri için çok görülen, haklarından feragat etmedikleri için işten atılanlara

Yoksulluk çekip, onurunu satmadan alın teriyle çalışmaya devam edenlere

Onuruyla çalışmak isteyip, iş bulamayanlara

Düşüncelerinden dolayı hapiste olan, uğradığı haksızlığa rağmen dirayetini koruyan öğrencilere, akademisyenlere, gazetecilere, işçilere, memurlara

Güç zehirlenmesi yaşamayan, halkından kopmayan siyasetçilere

İyilik yaptığı için cezalandırıldığı halde iyilikten vazgeçmeyenlere

Erdemler, değerler çürürken, “doğru”dan ayrılmayan, umut olmaya devam eden siz kıymetli dostlara…!

 

İçeride veya dışarıda, bu güzel memleketin güzel geleceğine dair inancını kaybetmeyen güzel yürekli insanlar; sizler bu güzel satırlara layıksınız.

Her birinizi, saygı, sevgi ve muhabbetle selamlıyorum.

İyi ki varsınız

Sağlıcakla kalın…

 

Not : Annesinin mektubunun arkasına resmini yapan 13 yaşında Yağmur’a,

“Eğer çiğ köfte yapmama izin verirlerse tepsi ve malzemelerle gelir orada yaparım.” diyen sevgili dostuma, “En kısa zamanda hem boşnak böreği hem de aşure yemek üzere kavuşmak nasip olsun” diyen kıymetli muhtarıma çok teşekkür ediyorum….

Çiğ köfteyi böreği ve aşureyi borç hanesine  yazdım….

Yağmurcuğum lütfen resim yapmaya devam et iyi bir ressam olacağından hiç kuşkum yok.

18 Temmuz 2025